Bugün Soma Katliamı'nın onuncu yıldönümü. 301 maden işçisinin hayatını kaybetmesinin üzerinden on yıl geçti.
Soma o kadar derin izler bıraktı ki, o günlerden herkesin belleğinde bazı kesitler, anılar hala canlı. Başbakanlık danışmanı Yusuf Yerkel'in bir madenciyi tekmelemesi, ambulansa bindirilirken sedyenin temiz kalması için ayakkabısını çıkarmaya çalışan yaralı madenci, Erdoğan'ı protesto eden madenci yakınları, Erdoğan'ın "Yuh çekersen tokadı yersin" cevabı ve ardından bir işçiye vurduğu yumruk, ardından da "Bunlar olağan şeyler, ölüm bu işin fıtratında var" sözleri...
Ancak en fazla sinirlerimize dokunan şey, dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın aynı gömleği üç gün giydi diye üzülmesi oldu.
Madencileri Mesai arkadaşları Çıkardı
Diğer tarafta, mesai arkadaşlarını kaybeden madencilerin yaşadığı zorluklar vardı. Çünkü onlar aynı zamanda kurtarma ekibiydi. Madenciler bir kez daha canlarını tehlikeye atarak ocağa indi ve bazı arkadaşlarını kurtardı, ancak bazılarının yanına vardıklarında artık çok geçti. Sonrasında ceset taşıma işlemine başladılar. Bu isimlerden biri de Ahmet Mutluer. Şu anda 38 yaşında olan Mutluer aslen Kütahyalı.
Askerlik sonrası iş bulamayınca Soma'ya madenlerde çalışmaya gelmiş. 2005 yılında madencilik yapmaya başlamış. Evlenmiş ve 2 oğlu olmuş.
Katliamın yaşandığı madende 3,5 yıl çalışmadan önce başka madenlerde de çalışmış. Oralarda durumun daha kötü olduğunu anlatıyor:
"Madenlerde birçok kaza gördüm, yanımdaki arkadaşlarımı kaybettim. Daha önce çalıştığım yerlerde de tehlikeli ve riskli yerlerde çalışıyordum. Bu ülkede madencinin kaderi, hayatta kalmak için her gün kelle koltukta yaşamak. Yeraltına inip kaza geçirmemek, ölmemek de var tabii ki..."
İçeriden 4-5 Kişiyi Çıkarabilirsik
O gün neler yaşadığını sorduğumuzda, yutkunarak şunları anlatıyor:
"Kaza olduğunda gece vardiyasındaydım. Haberi duyar duymaz arkadaşlarla olay yerine gittik. Kurtarma ekibiyle birlikte içeri girdik ve içerde kaldık. Bantların yandığı temiz hava bölümüne ulaştık. Ancak oraya vardığımızda arka tarafa geçiş mümkün değildi. Aşağı inip tekrar çıkmamız 1,5-2 saatimizi aldı. Sonra dışarı çıktık ve ikinci kez ocak içine, dediğimiz pis hava bölümüne girdik.
Devletten kalan taş baca kısmına 5 kişi sığınmıştı ve bayılmışlardı. Onları bulup yardım ettik. Daha sonra 50 metre daha aşağıya inerek 'seyir panosu' dediğimiz bir yere geldik. Yangından kaçan 150-200 kişi orada toplanmıştı. Toplu ölüm zaten orada gerçekleşmişti. Çoğunun maskesi vardı ancak oksijenleri tükenmişti. İçlerinden 4-5 kişiyi kurtarabildik."